default-logo

Görünenin Ötesi

Anlaşılmak… Bir insanın başka birini duygusal anlamda kendine yakın hissetmesi…. Maddeden arınmak… Ruhların anlaşması…  Ruhların karşılık bulması…

Etrafıma bakıyorum da o kadar yüzeysel ilişkiler var ki… İnsanlar bu dünyada ben de varım diyebilmek için kendilerini paralıyorlar, ama nasıl? Maddi imkanlarıyla… Paralarıyla…. Etiketleriyle… Birbirlerinin gözünün içine bakıp karşısındakini anlamaya ve dinlemeye çalışan yok, herkes kendini anlatma peşinde. Tabi bu durumda herkes kendisini anlaşılmamış, değersiz ve önemsiz hissediyor. Oysa bunlar bizim en önemli ihtiyaçlarımız iken…

Her birimiz kendimizi değerli ve önemli hissetmek istiyoruz. Fark edilmek istiyoruz. Bunun için de çeşitli yollar deniyoruz. Burada şunu gözden kaçırıyoruz. Biz acaba kendimizi, kendi gözümüzde değerli ve önemli olarak görüyor muyuz? Kendi artılarımızı ve eksilerimizi görüyor muyuz?  Belki kendi gözümüzde kendimizi değerli ve önemli göremediğimiz için bunu maddede arıyoruz.

Küçük çocuklar görüyorum. “Öğretmenim, hiç kimse beni anlamıyor.” Diyor. Bunu bir kez değil defalarca duyuyorum. Bu durumda kendisini değersiz ve önemsiz hissediyor. Çünkü, hiç kimse gözlerinin içine bakarak onu dinlemiyor, derdini anlamaya çalışmıyor. Dinliyor görünseler bile, ya hemen öğüt vermeye kalkıyorlar ya da  “ne varmış bunda, takma kafaya” gibi sözler sarf ediyorlar.  Sürekli bu durumla karşılaşan çocuğun kendine olan güveni yavaş yavaş azalmaya başlıyor. Bu sefer kendini değerli hissedebilmek için maddeye başvuruyor. Bu bazen bir giysi oluyor, bazen bir çanta, bazen gittiği otellerin adı, bazen etiketi ve ne yazık ki bazen de uyuşturucu…

Kendimizle uğraşmaktan, kendimizi başkalarına göstermeye çalışmaktan diğerlerinin iç dünyalarını göremiyoruz.  Bu dünyadan öylesine gelmiş geçmiş o kadar insan var ki… Öylesine işte… Yaşıyor ama nasıl? Bir bitki gibi, bir hayvan gibi… Yalnız kendisi için… Yalnız yaşamak için… Hayatta yaşamasının tek amacı haz almak… Yani yine madde… Bunun sonucunda büyük bir boşluk… Kocaman… Yeri doldurulamayan… Hazlarla doldurmaya çalıştıkça daha da büyüyen… Alkol alıyorsunuz, bir müddet sonra aldığınız alkolün miktarı yetmiyor, dozunu artırıyorsunuz, bu da yetmiyor daha artırıyorsunuz. Gittikçe çevrenizden toplumdan soyutlanıyorsunuz ve gittikçe yalnızlaşıyorsunuz. Alkol sayesinde sosyalleşeyim derken kısıtlı bir çevreyle, yalnızca alkol alan bir çevreyle ilişkilerinizi sürdürebiliyorsunuz ya da temelli yalnız kalıyorsunuz. Diğer madde bağımlılıkları ise bir felaket…

Hazlara dayalı başka bir yaşam… Kişi içindeki boşluğu alışveriş ederek doldurmak istiyor. Alışveriş ediliyor, tamam o an için bir haz elde ediliyor ama bu haz hemen bitiyor. Tekrar alışverişler… İhtiyacı olmadığı halde birçok alışveriş… Nereye kadar? Bütün dünyayı alamazsınız ki…

Aslında ne yapılabilir? İlk önce kendi değerimizi başkalarının bize değer verip vermemesine göre belirlememeliyiz. İlk önce biz kendimizi artılarımız ve eksilerimizle doğru bir değerlendirmeye tabi tutup farkındalık geliştirmeliyiz. Bunu nasıl yapabiliriz? Güvendiğimiz birisinden, bir psikolog veya psikolojik danışmandan yardım alabiliriz. Ya da sanatın herhangi bir dalıyla uğraşmak, insanın kendini kendine tanıtması için fırsat sağlıyor. Onun için sanatla uğraşabiliriz. Din veya felsefe iç huzurunu sağlamak için, insanın kendi içine  yolculuk yapması için yardım edebiliyor. Bunlardan yararlanabiliriz. Yardım derneklerinde gönüllü çalışabiliriz. Sonuçta maddeye yatırım yaptığımız kadar manaya da yatırım yapmalıyız.

Bunlar kendimiz için bu saatten sonra yapabileceklerimiz. Ama aslında herkes için tüm çocuklar için tüm yetişkinler için yapabileceğimiz en önemli şey onların ruhlarına dokunabilmek. Onların gözünün içine bakarak onları dinleyebilmek. Kendimizin değerli olduğunu onların gözüne sokmaya çalışmaktansa onlardaki ufacık da olsa fark ettiğimiz bir güzelliği onlara ifade edebilmek. Bu hem karşımızdakine hem bize faydalı olacaktır.

Görünenden görünmeyene bir yolculuk hepimize iyi gelecektir.

Gülpembe Yakın

 

 

About the Author

Leave a Reply

*

captcha *