default-logo

Sürüye Katılmak mı? Katılmamak mı?

“12 Kızgın Adam” isimli yabancı bir film izledim. Bu film bana, hayatımıza dair bir çok şey düşündürdü.

Filmde idama mahkum edilecek bir mahkum var. 12 kişiden oluşan bir jüri, bu kişinin idama mahkum edilip edilmeyeceğine karar verecek. 11 kişi idama mahkum edilmesine karar verirken bir kişi onun suçlu olup olmadığından emin olmadığını bu yüzden konunun tartışılmasını istiyor. Yalnız kalmayı göze alarak Diğer 11 kişiye karşı tek kişi olarak itirazlarını belirtiyor. Çoğunluğu oluşturan grup önce bu tek kişiye tuhaf gözlerle bakıyor, onu küçümsüyor ama bu tek kişi söylediklerinin savunmasını yapıp neden böyle düşündüğünü doğru bir şekilde ifade edip doğru argümanları ileri sürdüğünde, diğer kişiler birer birer düşüncelerini değiştiriyorlar. Bu sefer tek bir kişi idam isterken diğerleri idam isteminden vazgeçiyor. Demek ki tek bir kişi doğru savunmaları yaptığında diğer insanların düşüncelerini değiştirebiliyor. Ama bunu nasıl yapıyor? İlk başta, yalnız kalmayı göze alarak; diğer insanların onu suçlamasını ve onunla alay etmesini göze alarak. İnsan tek kişi bile olsa kendisinden emin olup, düşüncelerini savunabildiğinde demek ki diğer insanların düşüncelerini değiştirebiliyor. Bunları göze alamayan bir kişi ise her zaman sürüden bir parça olmaya mahkum kalabiliyor. Bunu gerçek hayatta yapabilen o kadar az kişi var ki…

Kendimize dönüp bakalım. Çocuklarımızı yetiştirirken nasıl yetiştiriyoruz? Onların fikirlerini özgürce ifade edecekleri ortamlar hazırlıyor muyuz? Çocuklarımızın eleştirel bakış açısına sahip olabilmeleri için onlara bunu öğretiyor muyuz? Çocuklarımıza, farklı olma, farklı düşünme cesareti verebiliyor muyuz?

Çocuklar seçimlerini yaparken neyi neden seçtiklerini biliyorlar mı? Birbirine benzeyen giysilerden o gömleği değil de neden bu gömleği seçiyorlar? O oyuncağı değil de neden bu oyuncağı seçiyorlar? Bunları onlara soruyor muyuz? Bu seçimleri yaparken bir nedenleri var mı yoksa başka arkadaşları o oyuncağı veya giysiyi aldı diye onlar da arkadaşlarının aldığı şeyleri mi alıyorlar?

Küçücük çocukken bile çocuklarımıza masal kitapları okuduğumuzda, masal hakkında çocuklarımızın fikirlerini alıyor muyuz? Sence buradaki çocuk neden böyle yapmıştır? Çocuğun hangi davranışı doğru hangisi yanlış? Bunun yerine neler olabilirdi diye çocuğumuzun eleştirel düşünmesini sağlayabiliyor muyuz?

Kendi yaptığımız yanlışlar bir yana okul hayatı nasıl? Eğitim sistemi ezberciliğe dayanıyor. Öğretmen ne verdiyse çocuklar papağanlar gibi öğretmenin verdiklerini tekrarlıyorlar. Çocukların sorulara cevap vermekten ziyade soru üretmelerine fırsat tanınmıyor. Neyin doğru neyin yanlış olduğuna öğretmenler karar veriyor. Öğretmenler çocukların soru sormalarına izi vermiyor, soru soran çocuğa anlamamış gözüyle bakıyor. Oysa soru sorabilen kişi konuyu anlamış, anladıklarını yorumlamış, mantık yürütmüş ve oradan soru çıkarmış birisidir ama buna fırsat tanınmaz işte.

Tarih dersinde savaşlar tartışılmadan, oluş sırasına göre anlatılır, matematik dersinde öğretmen çocuğun bir problemi çözerken kendi öğrettiği yoldan çözmesini bekler, sonuç doğru bile olsa  farklı yollardan çözümleri kabul etmez, resim dersinde öğretmen yapraklar yeşil, çiçekler kırmızı bulutlar mavi olmalı der, yaratıcılığa yer bırakmadan…

Baskıcı, dediğim dedik bir aile ve eğitim sistemi… Yıllar önce bir aile dostumuz, benim, eşimden farklı bir futbol takımını tuttuğumu öğrenince eşime “sen daha bunu ……. takımlı yapamadın mı?” demişti. Benim ayrı bir birey olduğumu görmezden gelerek… Sanki benim kendime ait düşüncelerim, aklım, fikrim  olamazmışçasına… Eşim…. takımını tutuyor diye o takımı tutmak zorundayım sanki.

Yapılan genel seçimler sanki farklı mı? Bir iş yerinde yönetici hangi partiye oy veriyorsa, yönettiği kişilerin o partiye oy vermesini istiyor ya da bir ailedeki eşlerden erkek olan birey diğer aile bireylerinin kendi oy vereceği  partiye oy vermelerini istiyor. Böyle bir durum olabilir mi? Diğer aile bireylerinin kendi düşünceleri olamaz mı? Onlar kendi istedikleri partiye oy veremezler mi? Bir aile, toplumun küçük bir göstergesi işte. Ailede neler oluyorsa toplumda da onlar oluyor.

Kendimize dönüp bakalım, kendimizi gözden geçirelim. Biz ne yapıyoruz? Nerelerde yanlışlar yapıyoruz? Önce kendimize eleştirel gözlerle bakalım daha sonra etrafımızdakileri gözden geçiririz. Bize sunulanları hemen kabul etmeyelim. Kendi kararlarımızı verirken neye göre veriyoruz? Başkaları öyle yapıyor öyle düşünüyor diye mi o kararları veriyoruz? Yoksa özgürce seçimler yapıyor muyuz? Verdiğimiz kararların arkasında durabiliyor muyuz? Sürüden bir parça mıyız? Yoksa yalnız kalmayı göze alarak düşüncelerimizi savunabiliyor muyuz? İçimiz bir başka iken dışımız bir başka mı? Ne demiş Mevlana “Ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün”

İçimizin dışımızın bir olduğu, sürüden ayrılmayı göze alabildiğimiz bir yaşam sürebilir, çocuklarımıza da bunu aşılayabilirsek gelecek kuşaklar için umut var demektir.

Gülpembe Yakın

 

 

About the Author

Leave a Reply

*

captcha *